Marsilya'da
en sevdiğim sokaklardan biri olan dar ve upuzun Rue Paradis’nin son bulduğu Avenue
du Prado caddesine çıktıktan sonra denize doğru birkaç adım ilerde sağda “L’entrecote
du Huitieme” adlı güleryüzlü insanlarıyla güzel bir restoranın özel dekore
edilmiş ikinci katına çıkarken gördüm bu resimleri… ortadaki resimde iki kardeş,
dertlerden bunalmış bir halde başlarını birbirlerine doğru öne eğmiş ve
düşünüyorlar içinden çıkamadıkları sorunları... kimbilir neler geçiyor
akıllarından diye düşünürken, hayatlarında başlarını döndürmüş olan kadının
resimlerine odaklanmaya başladı gözlerim... etraflarını çevirir şekilde
yerleştirilmişti, aynı başlarını döndürdüğü gibi...
Birçok
yerde Marilyn'nin resimlerini görmek olağan, ama böyle bir şekilde bir restorantta
ve böyle bir anlamlandırmayla karşılaşmak gerçekten ilginçti… ve böyle bir karşılaşmada
bir çok düşünce ışık hızında birbirine bağlanabiliyor biranda; yaşamadığınız
bir geçmiş de olsa bilgileriniz olaylarla ilgili düşüncelerin hızla gelişmesine
neden oluyor... onlar birbirini düşünürken, siz de bütün geçmişin karmaşık
olayları içinde hepsini düşünüyor oluyorsunuz…
Marilyn’nin
Kennedy kardeşlerle ilişkisi hakkında çok şey söylendi, yazıldı, çizildi… hala
neler olduğu ile ilgili kapalı kapıların ardının dışında olası teoriler dışında
bir şey yok. Eğer gerçekleri, gerçekten olduğu gibi bilmiyorsanız, basit ve
önemli olan olası nedenlerin peşinden gidip hisleriniz ve tutarlı
yorumlarınızla belli sonuçlara ulaşabilirsiniz; en azından tünelin ucundaki
ışık görünür olur az çok...
Marilyn
intihar mı etti? “Bobby” Robert Kennedy mi öldürdü? Yoksa Başkan ile ciddi
sorunlar yaşayan mafya mı öldürdü? canını acıtmak için Kennedy'nin bilinmez… olayların gerçekliğinin pek de bir önemi yoktur aslında, hepsi birer
olası sonuçlardan birinin gerçekleşmesi, diğerlerinin ise gerçekleşmemiş
olasılıklar olarak kalmasıdır… hikayelerin biri gerçek bile olsa da, bir
diğeri de gerçek olabilirdi! Tüm bunların bir önemi olsa da, pek bir
değeri ve anlamı yok artık bunca yıldan sonra gerçekte neler olduğunun... ne de
olsa bıraktıkları etkiler ve imajlardır bize kalan kendi gerçekliğimiz
dışındaki uzak dünyadan...
Ama
resimlerin bir anlamı var, bir dili var ve söylemek istedikleri birşeyler var…
ben de geçtim karşılarına dinliyorum resimlerden gelen fısıltıları… içinde
hangi fırtınaların koptuğu bilinmez genç, güzel ve hayat dolu bir kadın!... doğal
bir anda çekilmiş resimlerinin kameralara verdiği pozlardan çok daha güzel
olduğu bir kadın!... 36 yaşında, bu nedenle ya da şu nedenle olduğunun ne önemi
var ki, ölümün soğuk yüzüyle tanışmış herkesin gözlerinin içine baktığı, ünlü
erkeklerin sahip olmak için peşinden koştuğu bir kadın!...
Neler
olduğu neler yaşandığından öte görünen bir gerçek var ortada... Bir kadın, iki
adam ve üç trajedi... ve Aşk; var mı gerçekten Aşk, yoksa güce, sahip olma ve olunma duygusuna yenik mi düşmüş burada da Aşk… belki de… çünkü Aşk sahip
olma - kurtulma/kurtulamama duygularıyla çürür, yıkılır, yok eder ve yok olur
sonunda... varolmanın dayanılmaz hafifliği ile sahip ve güçlü olmanın
dayanılmaz ağırlığının kesiştiği noktada ise üç trajedi yaşanır; Marilyn intihar
eder/öldürülür… John öldürülür… Bobby öldürülür… bir film yıldızı, bir başkan,
bir başkan adayı… büyük cinayetler ve trajediler…
Alttaki
son resimde Kennedy suikastinin trajedisinden de öte bir trajik an gözümüze
çarpar… Jacqueline Kennedy’nin uzaklaşma çabasıdır bu, bir senatörken tanıyıp
sevdiği ya da sahip olmak istediği kocasını içgüdülerinin refleksiyle bırakıp arabadan
çıkmaya çalışır...
İçgüdüleri Jacqueline’i tehlikeye atar, irrasyonel bir
kararla, gizli servis elemanları arabaya doğru koştuğu ve aracın hızlanarak
uzaklaşması gerektiği bir anda arabadan
inmek isteyecektir… evet terketmek için daha zayıf bir an olamazdır! ve can alıcı soruyu bu
sefer Aziz Peter’in dilinden değil de Hz. İsa’nın dilinden soralım… Quo Vadis Jacqueline?...
son anında bir adamı yanında duracak kadar da mı sevemedin? yoksa korkun
sevgine baskın mı çıktı?... ancak kaçmak kaçtığı yerden, ölümden uzaklaştıramaz
Jacqueline’i… 5 yıl sonra İzmir’li Aristotle Onassis ile evlenir ama Onassis ailesinin de trajedisi büyük olacaktır…
Üzerine
kitap bile yazılabilir bu anın, tek bir anın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder