Her yaygın, katı ve sorgulanmasından korkulan düşünce dünyası sonunda toplum düzeyinde zihinsel bir karadelik oluşturur, ışık geçmez içinden...
Hiçbir düşüncenin ılımlısı, radikali
olmaz! olamaz! Düşüncelerin ancak değerlisi, değersizi olur!... kaynağı ne olursa
olsun, ne varsayılsa varsayılsın üzerinde konuşulması, tartışılması engellenen
her düşünce durgun su gibidir... ilk başta güvenli bir limanmış gibi gelir; her
sorumuza bir cevapmış gibi gelir, oysaki sorularımız aklımızla sınırlıdır!...
aklımızı ve vicdanımızı hiç tereddüt etmeden bırakırız orada... zamanla
kirlenir, kullanılamaz hale gelir kaçınılmaz olarak durgun
düşünceler, değersizleşir, ilkelleşir ilkeler!... ve sonunda anlamsızlaşır!...
fark edilemez bu durum alışkanlıkları ile yaşayan zihinlerde... ölü
düşüncelerin en sevdiği yerler akılsız ama zeki beyinlerdir, burada kokmaya
başlar, sonra hızla her düzeyden aptallara bulaşır, nüfuz eder ölümcül bir
virüs gibi bu düşünceler... gerçekte varolmadıkları bir hayata düşman olarak...
anlamsızlığı yaşatmaya çalışarak!...