“Les Deux Garçons 1792”
Aix en Provence’ın yani Batı Provence’ın en meşhur “café”si. 1792’den beri
şehrin yaşayan bir çınarı; Fransız devrimi sonrası mottosu “liberté, égalite,
fraternité ou la mort” (özgürlük, eşitlik, kardeşlik ya da ölüm) olan Birinci Cumhuriyetin
kurulduğu yıl doğumlu… 12 yıl boyunca aranan özgürlük, eşitlik, kardeşlik ama
bulunan çoğunlukla ölüm…
“İki Oğlan 1792” Emilé
Zola ve Paul Cézanne’nın gençliklerinin, sohbetlerle derinleştirdikleri
arkadaşlıklarının mekanı; ikisi arasındaki büyük dostluğun ve derin entelektüel
bağın kurulduğu yer…
Tuhaf bir duygu alalade bir
mekanın yüzyıllardır yaşadığını görmek; mutlaka yaşasın diye yapılan zoraki görkemlikten,
korunsun diye atfedilen kutsallıktan uzak… sıradanlığı ile önemli, misafirleri
ile değerli… bugünkü canlılığı geçmişinin de canlı olmasından biraz…,
zamanların an içinde bir hayal gibi yaşanması biraz… yüzyıllar sonra Zola ve Cézanne’ı
sohbet ederken görür gibi oluyor insan ve diğer yolu düşüp geçen, hayattan
silinen ama kendine özgü yapıtları ile akıllardan kolay kolay silinemeyen
değerdeki insanları da…
Albert Camus,
Jean-Paul Sartre, Henri Bosco, Dali, Picasso, Edith Piaf da izlerini bırakıp
geçenler arasında zaman-mekanın bu küçük sahnesinden… biz de geçtik bir akşam biraz flu bir şekilde,
ama geçmişe bakıp henüz geçmemişe gülümseyen bir foto ile…
Woody Allen’ın Owen
Wilson’ı “Paris’te Gece Yarısı” zaman ve mekanın göreceliğinde kaybettiği gibi,
gelip beni de bir akşamüstü kaybetmesini istediğim yerlerden biri burası; (metne sadık kalmam doğaçlama yaparım ama Woody! J ) ne harika bir kayboluş olurdu bu!…
Ruhunuz
üşüdüğünde, kendinizi ait hissetmediğinizde yaşadığınız zamana, kaybolun
yabancı olmadığınızı hissettiğiniz biryerlerde... döndüğünüzde farklı bakarsınız
belki de hayata…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder